BİRİNCİ BÖLÜM
1.GENEL OLARAK
Öncelikle kasten yaralama suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. Maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Söz konusu suç tipi, Anayasa 17/2. maddesinde ve İHAS m.2-3 hükümlerinde korunmuş “bireyin vücut bütünlüğünün dokunulmazlığına” yönelik saldırılara yaptırım olarak düzenlenmiştir.
Kasten yaralama suçunun maddi unsuru, fizik veya psişik mahiyette hareketlerle bir kimsenin vücuduna acı verme veya bir kimsenin vücuduna acı vermek veya bir kimsenin sağlığının yahut algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmaktan ibarettir. (Nevzat TOROSLU, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2010, sf. 42 vd.)
2.KASTEN YARALAMA SUÇUNUN UNSURLARI(m.86)
Genel olarak herhangi bir eylemin suç teşkil edebilmesi için, belirli unsurları taşıması gerekir. Günümüzde suçun unsurları konusunda ikili ayrım yapılmıştır. Buna göre suç, objektif(maddi) ve sübjektif(manevi) olmak üzere iki unsura ayrılarak incelenmektedir. Bunlara ek olarak, eylemin hukuka aykırı olması ve kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir.
Objektif unsur, hareket, netice ve illiyet bağından oluşur. Suçun sübjektif yapısında ise kusurluluk türleri olarak kast ve taksir ile ceza ehliyeti incelenir. Maddi unsur, insan tarafından gerçekleştirilen bir davranıştır. Manevi unsur, kusurlu iradedir.
Bir eylemin bir suç olabilmesi, yasada açıkça suç sayılması gerektiğine yukarıda değinilmişti. İşte bu unsura yasallık ilkesi denir ki, dayanağını suçta cezada kanunilik ilkesinden alır. Bu ilkeye göre yapılan herhangi bir eylem yasadaki bir suç tanımına uygunsa cezalandırılması mümkündür.
Hukuka aykırılık unsuru ise, yasada suç olarak tanımlanmış eylemin gerçekten suç olabilmesi için, hukuk düzeninin herhangi bir normu tarafından hukuka uygun sayılmaması gerektiğini ifade eder. Başka bir deyişle, suç olarak tanımlanan bir eylem hukuk düzeninin herhangi normu tarafından hukuka uygun sayılıyorsa hukuka aykırılık unsuru eksik olacağından suç oluşmayacaktır. (Nur CENTEL, Hamide ZAFER, Özlem ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta yayınevi, İstanbul, 2014, sf 198 vd. )
2.1.Kasten yaralama suçunun hukuki konusu
Toroslu’ya göre kasten yaralama suçunun hukuki konusu, vücut bütünlüğü, daha doğru bir ifadeyle kişisel bütünlüktür. Bundan maksat, sadece vücut ve ruh sağılığı değil, aynı zamanda hayat varlığının dışında kalan ve insanın maddi varlığında yer alan diğer her türlü varlığın bütünlüğüdür. (Nevzat TOROSLU, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2010, sf. 41 vd.)
Tezcan/Erdem/Önok ve Centel/Zafer/Çakmut’a göre kasten yaralama suçunun hukuki konusu, yani kasten yaralama suçunda korunan hukuksal yarar, “beden dokunulmazlığı olup, bu hem bede bütünlüğünü hem de sağlığı kapsamaktadır.” (Nur CENTEL, Hamide ZAFER, Özlem ÇAKMUT, Kişilere Karşı Suçlar, Beta yayınevi, İstanbul, 2017, sf. 125 vd.) , (Durmuş TEZCAN, Mustafa Ruhan ERDEM, R. Murat Önok, Teorik ve pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi,Ankara,2010 sf. 201 vd.) Özen aynı düşünceye katılmış ve bu düşüncenin temelini de TCK m. 86/1’de yer alan, “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağılığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma” ifadesine dayandırmıştır. Özen’e göre vücuda acı verme ve sağlığı bozma, maddi ve manevi olabilir. (Mustafa ÖZEN, Vücut Bütünlüğüne Karşı İşlenen Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2017, sf. 112 vd.).
2.2. Kasten yaralama suçunda hareket unsuru
Kasten yaralama suçu hem icrai hem de ihmali hareket ile işlenebilir. Çünkü, TCK m.88’de kasten yaralama suçunun ihmali hareket ile de işlenebileceği düzenlenmiştir. Kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi halinde verilecek cezada indirim uygulanacaktır.
Kasten yaralama suçunun maddi unsurunu oluşturan hareketler; maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Yani, hareketler maddi araçlarla işlenebileceği gibi manevi araçlarla da işlenebilirler. Örneğin, bir kişi bıçakla yaralanabileceği gibi, sağlık ya da algılama yeteneğini bozacak nitelikle yalan bilgi vermek veya sağlık ya da algılama yeteneğini bozacak ortama koyarak da yararlanabilirler.
Kasten yaralama suçunu oluşturan hareketlerin birden fazla olması halinde; yer, zaman, amaç ve mağdur birliği bulunmak koşuluyla tek suç sayılır. Bu nedenle, arka arkaya atılan kurşunlar farklı kişilere yönelik olursa, kişi sayısına göre suç oluşur. Aynı kişiye karşı olursa, tek suç oluşur.
2.3. Kasten yaralama suçunda netice unsuru
Kasten yaralama suçu seçimlik neticeli bir suçtur. Bu seçimlik neticeler; 1.vücudun acı hissetmesi 2.sağlığın bozulması, 3.algılama yeteneğinin bozulması durumlarıdır.
Vücudun acı hissetmesi, beden bütünlüğüne yönelik acı hissi oluşturan hareketler sonucunda duyulan olumsuz histir. Bu hareketler, serbest harekettir. Her türkü hareketle işlenebilirler; burada önemli olan vücudun acı hissetmesidir.
Sağlığın bozulması kavramı ile anlatılmak istenen kendi normal haline göre daha kötü duruma sokulan sağlık durumudur. “Sağlık” ruhsal veya fiziksel olarak kişinin tüm bedensel durumunu ifade eder. Sağlık durumunun geçici bozulmuş olması da “sağlığı bozma” kavramı içinde gösterilmelidir. İçirilen ilaç sonucunda kişinin ishal olması sağılığın bozulması olarak değerlendirilebilir.
Algılama yeteneğinin bozulması, kişinin normal koşullarda sahip bulunduğu bilince sahip bulunmaması, bu yeteneğinin de kısmen de olsa kayba uğraması sonucunda hareketlerini yönlendirememesi algılama yeteneğinin bozulması olarak tanımlanabilir. Bu durum akıl hastalığı ile karıştırılmamalıdır.
2.4. Kasten yaralama suçunda manevi unsur: kast
Kasten yaralama suçu, kast ile işlenebilir. Bu kast doğudan doğrudan kast olabileceği gibi olası kast da olabilir. Olası kastın varlığı halinde cezada indirim yapılır. Kasten yaralama suçu için özel kastın varlığı gerekmemektedir. Özel kast, bu suçu diğer suçlardan ayırır. Yani, özel kast varsa eziyet(m.96) veya kötü muamele(m.232) ya da başka bir suç işlenmiş olur. Dolayısıyla kasten yaralama suçunda özel kast bulunamaz.
Burada üzerinde durulması gereken husus, ne zaman insan öldürmeye teşebbüs ne zaman kasten yaralama suçunun oluşacağıdır. Bu sorunun cevabı, failin kastının belirlenmesiyle cevaplanacaktır. Kast failin iç dünyasıyla ilgilidir. Failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrasındaki davranışları kastın belirlenmesinde ölçü olarak alınmalıdır. Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarına göre, insan öldürmeye teşebbüs ve yaralama suçların birbirinden ayıran başlıca ölçütler; fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve niteliği, failin cürümde kullandığı saldırı aletinin mahiyeti, atış ve darbe sayısı ile mesafesi, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri ile nitelik ve nicelikler, hedef seçme imkanının olup olmadığı, olayın akışı ve sebebi, failin işlemeyi kastettiği suçun meydana gelmesine iradesi dışında engel bir halin olup olmadığıdır. Failin kastı belirlenemezse, şüpheden sanık yararlanır ilkesi geçerli olacaktır. Buna göre, kastının kasten yaralama olduğu kabul edilecektir.
Av. Ahmet Bahadır Güz
Güz & Güz Hukuk Danışmanlık
Bilgi notu niteliğindeki işbu çalışmamızda verilen tüm bilgiler Avukat meslektaşlarımıza fayda sağlaması gayesi ile hazırlanmıştır.