ÖĞRETİ VE YÜKSEK MAHKEME KARARLARI IŞIĞINDA ARAMA TEDBİRİ

ÖĞRETİ VE YÜKSEK MAHKEME KARARLARI IŞIĞINDA ARAMA TEDBİRİ
10.08.2024
40

1.ARAMA

Bir koruma tedbiri olarak öngörülen arama, esasında şüpheli açısından aleyhinde yürütülmekte olan soruşturmanın ilerleyen aşamaları bakımından en kritik ve dahi en çok önem arz eden koruma tedbiridir. Zira şüpheli lehine ve aleyhine toplanan deliller bu aşamada büyük oranda tespit edilecek, toplanan deliller ışığında soruşturmanın ve dahi şüphelinin kaderi tayin olacaktır.

Bu kapsamda arama tedbirinin ne zaman, kim tarafından ve nasıl yapılacağına ilişkin hususlar Anayasa’nın 20. Ve 21. Maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116. Ve 134. Maddeleri arasında ve Arama ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 5. Ve 17. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.[1]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu sistematiğinde Arama, soruşturma yahut kovuşturma aşamasında delil toplama ve muhafaza etmek için öngörülmüş, kişilerin bir kısım anayasal haklarına müdahale eden ve fakat etkin soruşturma yürütülmesi bakımından oldukça büyük önem arz eden tedbirlerdendir. Kanun koyucu, adli arama ve önleme araması olarak iki farklı arama türü öngörmüştür.  

1.1.Adli Arama 

25832 sayı, 01.06.2005tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 5. Maddesinde Adli Arama, ‘Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemi[2] şeklinde tanımlanmıştır.

Aramaya ilişkin hükümler ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116.-134. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre, hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.

1.1.1.Adli Arama Kararı

Yukarıda da kısaca izah olunduğu üzere, CMK m.119/1 kapsamında, kural olarak arama kararı olmaksızın arama işlemi yapılamaz. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan bir durumun varlığında Cumhuriyet Savcısının, Cumhuriyet Savcısına ulaşılamaması halinde ise kolluk amirinin yazılı emri üzerine arama yapılabilir. Bu noktada, kolluk amirinin yazılı emri üzerine yapılan arama Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.

Görüldüğü üzere aramada esas olan soruşturma evresinde Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma evresinde ise yargılamayı yürüten mahkeme hakimi kararının varlığıdır. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu kurala istisnası getirilmiştir. Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal deyiminden ise Yargıtay uygulamasında, ilgilinin hakime başvurup karar aldıktan sonra tedbirin uygulanamaz duruma düşmesi ya da uygulanması halinde dahi beklenen faydayı vermemesi durumu söz konusu olmalıdır.[3] Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nde ise Adlî aramalar bakımından; derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi ihtimâlinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâli olarak tanımlanmıştır.(Yön. m.4/6-a)

Görülüğü üzere Kanun Koyucu, arama tedbirine başvurulması halinde kamu otoritesince müdahalede bulunulan ve Anayasa’nın 20. Ve 21. Maddelerinde öngörülen Özel Hayatın Gizliliği ve Konut Dokunulmazlığı haklarına, Anayasa’da getirilen sınırlama nedenlerine paralel bir düzenlemeye yer vermiştir. Bu noktada önemle belirtmemiz gerekir ki, gece vakti konutta, işyerinde ve kapalı herhangi bir mekanda arama yapılamaz. Ancak suçüstü halinde, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ve yakalanmış yahut gözaltına alınmış olmakla birlikte firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, gece vakti konut, işyeri ve kapalı mekanda arama yapılamayacağına ilişkin hüküm uygulanmaz.

Son olarak belirtmemiz gerekir ki, Sulh Ceza Hakimi, talep olmaksızın arama kararı veremez. Bu talep, Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.

1.1.2. Adli Arama Kararı İçeriği

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 119/2. Maddesi gereğince arama kararında, arama nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi, ya da eşya ve karar ya da emrin geçerli olacağı zaman süresinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

Yukarıda anlatılan unsurlardan bir veya birkaçının eksik olması halinde arama kararı hukuka aykırı hale gelecek, arama neticesinde toplanan ve muhafaza altına alınan delillerin hükme esas alınması mümkün olmayacaktır. Ancak, pratikte neredeyse tüm aramaların Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal kapsamındaymış gibi yapıldığı ve bu suretle yukarıda sıralanan unsurları içeren yazılı emirin arama işlemi gerçekleştikten sonra düzenlenmesi uygulaması oldukça olağan hale gelmiştir. Dolayısıyla Ceza Muhakemesi Kanunu m. 119/2 kapsamında belirlenen şartlar, aynı Kanun’un 119/1. Maddesi gereğince kolluğa verilen geniş yetki nedeniyle uygulanabilirliğini yitirmiştir.

Önemle belirtmemiz gerekir ki, arama kararı verilebilmesi yahut gecikmesinde sakınca bulunan sair hususlar dairesinde arama yapılabilmesi için, şüpheli yahut sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda Makul Şüphenin var olması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme’nin 5/1-c maddesi kapsamında makul şüpheyi, ‘Kişinin suç işlemiş olabileceği konusunda tarafsız bir gözlemciyi inandırabilecek, fiile ait kanıt, belge ya da herhangi bir verinin bulunması zorunluluğuna dayanan şüphe’ şeklinde tarif etmiştir. Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği’nin 6/1. Maddesinde ise makul şüphe; ‘hayatın olağan akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphe olarak tanımlanmıştır.’ Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görüşü ile Yönetmelik’te yapılan tanım kıyaslandığında gerekse genel hukuk kaideleri çerçevesinde düşünüldüğünde, kanaatimizce Yönetmelik ile yapılan makul şüphe tanımın oldukça belirsiz, muğlak ve yoruma açık olduğu açıkça görülmektedir. Arama tedbirinin kişi hak ve özgürlüklerine yaptığı müdahale düşünüldüğünde, makul şüphe tanımının objektif esaslara dayalı olması ve somutlaştırılması gerektiği, Hukuk Devleti ilkesinin bir gereğidir.

1.1.3. Adli Aramanın Kapsamı

Arama, suç işleme şüphesi altında olan veya olmayan kişilerin üstünün, eşyasının, konutunun, işyerinin veya kişiye ait diğer yerlerin aranması şeklinde olabilir.

Aramaya konu olabilecek eşyadan, kişinin taşınabilir her neviden malvarlığı anlaşılır. Önemle belirtmemiz gerekir ki, kişinin zilyedi olup da maliki olmadığı eşya üzerinde de arama yapılabilir.[4]

Kişinin üstünün aranması, üzerindeki elbise içinde veya altında, kişinin vücudu üzerinde ve doğal vücut boşluklarında, tıbbi araçlar kullanılmaksızın gözle veya elle yapılan delil araştırmasıdır.[5]

Bu noktada önemle belirtmemiz gerekir ki, AİHM’e göre ceza soruşturmasında arama yetkilerinin kullanılması meşru olmakla birlikte, başvuruya konu olayın özellikleri dahilinde, bu tedbire yerinde ve yeterli gerekçelerle ve orantılı olarak başvurulması gerekmektedir. Bu konu değerlendirilirken özellikle arama izninin verildiği sırada başka bir delilin varlığı gibi şartların, arama izninin içeriği ve kapsamı, arama sırasında bağımsız gözlemcilerin bulunması, aramanın gerçekleştirilme biçimi ve aramadan etkilenen kişinin işi ve itibarına yönelik olan etkinin boyutu gibi hususlar göz önüne alınmalıdır.[6]

1.2. Önleme Araması

Önleme araması, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9. Maddesi’nde belirtilen hususlardan hareketle, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını aranması olarak tanımlanabilir.

Yukarıda da atıfta bulunduğumuz Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9/1. Maddesi polise, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hakim kararı veya yazılı emir üzerine kullanabildiği önleme araması yapma yetkisi vermiştir. Belirtmemiz gerekir ki yazılı emir, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amir tarafından verilir.

Yenisey’e göre mülki amir tarafından görevlendirilen kolluk amiri dışında kalan bir kolluk amirinin, önleme araması yapma emri vermek yetkisi yoktur. Amir, Kolluk memurlarına önleme araması yapma sözlü emrini, sadece usulüne uygun olarak verilmiş hakim kararı veya mülki amir emri üzerine verebilir; bu emrin yazılı olarak verilmesi istenemez.[7]

Yargıtay, önleme aramasının hukuka uygun yapılması adına bir kısım kriterler belirlemiştir. Buna göre; Makul bir sebep yokken belirli periyotlarla yenilenerek birbirini takip edecek şekilde süreklilik gösterecek ve genel arama izlenimi verecek arama kararı verilmesi hukuka aykırı olduğu gibi adli arama uygulamasını anımsatacak nitelikte uzun süren önleme araması yapılması hali de hukuka aykırıdır.[8]

1.2.1. Önleme Araması Kararı veya Yazılı Emri

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, önleme araması kararı Sulh Ceza Hakimi tarafından verilir. Kararın verilebilmesi için, tehlikeyi gösteren makul sebepler bulunmalı ve tehlikenin oluştuğunu gösteren hususlar polis tarafından önceden tespit edilmelidir.

Yine kararın verilebilmesi için, tehdit altında bulunan hukuki yararlar veya işlenmek üzere olan bir suç olmalıdır. Karar içeriğinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı, yapılacağı yer, zaman ve hangi sürelerde uygulanabileceğinin gösterilmesi gerekmektedir.

Gecikmende sakınca bulunan hallerde mülki amirin yazılı emri ile önleme araması yapılabilir. Yazılı emirde de aramanın sebebi, konusu, yapılacağı yer, geçerli olduğu süre belirtilmelidir. Önemle belirtmemiz gerekir ki, önleme aramasından elde edilen delil veya bulguların 24 saat içerisinde hakim onayına sunulmalıdır. Şayet hakim aramayı hukuka aykırı görürse, bu deliller kanuna aykırı delil haline geleceğinden hükme esas alınması mümkün olmayacaktır.

1.3.Aramanın Hukuka Aykırılığı ve Bu Aykırılığın Sonuçları

Aramanın hukuka aykırı kabul edilebilmesi için, arama karar veya emrinin ya da aramanın icrasının hukuka aykırı olması, eş deyişle yukarıda detaylıca izah olunmuş usullerin hiç ya da gereği gibi tatbik edilmemesi gibi maddi vakıalar mevcut  olmalıdır. Önemle belirtmemiz gerekir ki, hukuka aykırılık olgusu kanuna aykırılık olgusundan çok daha geniştir. Zira hukuka aykırı bir durumun varlığından söz edilirken, hem pozitif hukuk kurallarına hem de hukukun evrensel ilkelerinden bir veya birkaçına aykırılık halinden söz edilmektedir. Oysa kanuna aykırı bir durum salt konuya ilişkin normatif düzenlemeye aykırılık söz edilir. Bu itibarla, aramanın hukuka uygun olup olmadığı hususu, arama tedbirine başvurulma şartları ve uygulanmasıyla ilgili gerek normatif hukuk kuralları gerekse evrensel hukuk kaideleri göz önünde bulundurularak bütüncül bir bakış açısıyla belirlenmelidir.[9]

Nitekim Yargıtay, istikrar kazanmış uygulamalarında arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının, eş deyişle bütüncül bir bakış açısıyla her somut olayın değerlendirilmesi gerektiği yönünde hüküm tesis etmiştir. Örneğin Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2013/5127 E. Sayılı dosya kapsamında tesis ettiği 2013/17549 sayılı kararında özetle; kanuna aykırı yollarla elde edilen delillerin delil olarak kabul edilemeyeceği hükmünün insan haklarını korumak amacıyla yasaya konulduğunu ve aynı zamanda bu ilkenin hukuk devleti ilkesinin iki unsuru olan adalet ve hukuk güvenliğini tesis etmeye hizmet ettiğini; Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise, icra olunan arama kararının Cumhuriyet Savcısına ulaşılamaması nedeniyle ikini ve hatta üçüncü aramada kullanılarak arama işlemi gerçekleştirmenin usul hukukuna aykırı olduğunu, her bir arama işleminden önce yazılı emir ya da karar alınması gerektiğini ve aksi yollarla ikinci ve üçüncü aramalarda elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğundan bahisle hükme esas alınmayacağına hükmetmiştir.   

Görüldüğü üzere Yargıtay, salt Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırılık halini değil aynı zamanda Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’na aykırılık halinin de arama işlemini hukuka aykırı getireceğini tespit etmiştir.

Hukuka aykırı arama neticesinde elde edilen deliller, hükme esas alınamaz. Gerçekten Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289/1-i hükmü mucibince, hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delile dayanması kesin hukuka aykırılık hallerinden sayılmıştır. Bundan ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 120. Maddesi gereğince, Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Yine hukuka aykırı aramanın konutta yapılması halinde, Türk Ceza Kanunu’nun 116. Maddesi anlamında konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşacak ve aynı Kanun’un 119/1-e maddesi gereğince netice cezanın bir kat artırılması söz konusu olacaktır

1.4. Arama Yapılacak Yerlere İlişkin Özel Şartlar

1.4.1. Üstte Arama

Üst araması, bireyin kıyafetinin üzerinde veya altında ya da doğal vücut boşluklarında elle yahut gözle yapılan ve saklı olan bir şeyin ortaya çıkarmaya yönelik araştırma olarak tanımlanmıştır.[10] Önemle belirtmemiz gerekir ki üst araması, beden aramasından farklıdır. Zira beden muayenesi, tamamen veya kısmen çıplak vücudun özelliklerinin öğrenilmesi gayesiyle yapılan aramadır.

            1.4.2. Eşyada Arama

Kişinin yanında bulundurduğu her türlü taşınabilir eşyada gerçekeleştirilen araştırma işlemidir. Belirtmemiz gerekir ki kişinin yanında bulundurmadığı ve fakat konutunda veya işyerinde bulunan eşya bakımından konutta veya işyerinde aramaya ilişkin hükümler tatbik edilecektir.

Önemle belirtmemiz gerekir ki, aramaya konu eşyanın mutlaka şüpheli veya sanığın mülkiyetinde olması gerekmez. Dolayısıyla şüpheli veya sanığın aramaya konu eşyanın zilyedi olması yeterlidir. Ancak, şüpheli veya sanığın yanında bulunan üçüncü kişilerin eşyaların, CMK m. 117 kapsamında alınmış bir karar olmaksızın aranması hukuka aykırıdır.

1.4.4. Avukat Bürolarında Arama

Avukat büroları da esasen işyeri niteliğindedir. Ancak avukatlık mesleğinin niteliği gereği avukat müvekkil gizliliğinin büyük önem arz ettiği şüphesizdir. Dolayısıyla kanun koyucu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 130. Maddesi ile avukat bürolarının aranmasında sair işyerlerine nazaran farklı usul belirlemiştir. Buna göre avukat büroları yalnızca mahkeme kararı ile aranabilir. Dolayısıyla kolluk amirinin yahut savcının yazılı talimatı ile avukat bürolarının aranması kural olarak mümkün değildir. Yine avukat bütolarının arnması esnasında Cumhuriyet Savcısı ile Baro Başkanı veya onu temsil eden bir avukatın hazır bulunması gerekmektedir.

İşyerinde arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukatın, arama sonucunda elkonulmasına karar verilen şey ve şeylerin avukat ile onun temsil ettiği müvekkil arasındaki mesleki ilişkiye ait olduğunu ifade etmek suretiyle karşı konulduğunda, bu şey veya şeyler ayrı bir zarfa konularak mühürlenir. Bu konuda gerekli kararı soruşturma evresinde Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma evresinde ise hakim veya mahkeme heyeti verir. Hakim veya heyet ya da Sulh Ceza Hakimi, elkonulan şey veya şeylerin, avukatın müvekkili ile mesleki ilişkisinden kaynaklı olduğuna kanaat getirirse, elkonulan şey derhal avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirtilen tutanaklar derhal yok edilir. Önemle belirtmemiz gerekir ki bu karar, yirmidört saat içerisinde verilir.

1.5. Bilgisayarda, Program ve Kütüklerinde Arama

Soruşturma kapsamında, somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkanının bulunmaması halinde, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayardan kopya çıkartılmasına, bu kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine karar verilir.[11] Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört saat içerisinde hakim onayına sunulur ve hakim, kararını en geç yirmidört saat içerisinde verir.

Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülmemesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134/3. Maddesi gereğince bilgisayar veya bilgisayar kütklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Alınan bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye yahut müdafiine verilir.

1.6. Arama Tutanağı

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 119/3. Maddesi gereği, arama tutanağında işlemi yapanların açık kimlikleri yazılı olmalıdır. Yine aynı Kanun’un 169. Maddesi tutanağın bir sureti ilgililere verilir.

Yine Adli Arama ve Önleme Yönetmeliği’nin 11/2. Maddesi gereğince, arama tutanağında;

  1. Arama kararının tarih ve sayısı, hakim kararı yoksa verilmiş olan yazılı emrin tarih ve sayısı ile emri veren merci,
  2. Aramanın yapıldığı yer, tarih ve saat,
  3. Aramanın konusu,
  4. Aranan kişinin bilgileri, adını söyleyemediği takdirde eşkâl bilgileri,
  5. Araçta, konutta, işyeri ve eklentilerdinde arama yapılmışsa, aracın plaka numarası, markası, konutun, işyerinin ve eklentilerinin açık adresi, su üstü aracının aranmasında su üstü aracın cinsi, ismi, donatanı, bağlama limanı, tonajı, acentesi, kaptanı ve arama mevkii,
  6. Aramanın sonuçları, el konulan suç eşyasına ilişkin belirleyici bilgiler,
  7. Aramada yakalanan kişiler varsa kimlik bilgileri, kimliği belirlenemiyorsa eşkâl bilgileri,
  8. Arama sonucunda yaralanma veya maddi bir zarar meydana gelip gelmediği,

Hususları yer alır. Bu tutanak, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısına gönderilir.[12]

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA ARAMA TEDBİRİ

Arama tedbirine başvurulabilmesi için, somut delillere dayalı şüphenin varlığı gerekmektedir. İşte, Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2013/17393 E. Sayılı dosya kapsamında tesis ettiği 2014/22329 K. Sayılı ilamında makul şüphenin olmaması üzerine yapılan arama neticesinde elde edilen delillerin hukuka aykırı yollarla elde edilmiş sayılacağını, dolayısıyla bu suretle elde edilen delillerin hükme esas alınmayacağına karar vermiştir. Mezkur karar incelendiğinde, sanığın 5846 sK’nun 71/1. Maddesi ile 81/13. Maddesine aykırılık teşkil edercesine bandrolsüz kitap satışı yapma isnadının söz konusu olduğu, soruşturmaya katılan vekili dilekçesi ile başlandığı ve arama kararına esas teşkil etmek üzere, şikayetten başkaca bir delil olmadığı ve dahi şikayet dilekçesinde de herhangi bir somut delil olmadığı görülmektedir. Yüksek Mahkeme, oldukça isabetli bir karar tesis ederek, herhangi bir somut emareye dayanmaksızın makul şüphenin oluşamayacağı, arama tedbirine başvurulabilmesi için ise makul şüphenin bulunması gerektiğini, dolayısıyla verilen kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini belirterek hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Yine arama tedbirine başvurulurken hangi usul tatbik edilmesi gerektiği de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116. Maddesi ile 119. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2013/16628 E. Sayılı dosya kapsamında tesis ettiği 2014/22302 K. Sayılı ilamında, Hakim kararı ve dahi Cumhuriyet savcısının verdiği yazılı arama izni ve dahi gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle kolluk amirince verilmiş arama emri olmaksızın yapılan arama işlemi neticesinde elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu, sanığın da eşyayı sahiplenmemesi karşısında elde edilen eşyaların delil olarak hükme esas alınamayacağını ifade etmiştir. Bu noktada önemle belirtmemiz gerekir ki, her ne kadar Yüksek Mahkeme’nin konuya yaklaşımı genel itibariyle hukuka uygun olsa da, ‘sanığın da eşyayı kabul etmemesi karşısında’ ifadesinin yanıltıcı olduğu kanaatindeyiz. Zira mezkur ifadenin mefhumu muhalifinden, sanığın eşyayı kabul etmesi halinde, hukuka aykırı yollarla elde edilen delilin hükme esas alınabileceği anlamı çıkmaktadır ki bu husus oldukça tehlikelidir. Zira yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, devletin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Anayasa gereğince korunan haklara müdahalesi niteliğinde olan koruma tedbirlerinin uygulanmasında, yine yukarıda atıf yapılan yasal düzenlemeler ışığında öngörülen kurallara uyması, hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Bu noktada şüpheli ya da sanığın hukuka aykırı yollarla elde edilen bir eşyayı sahiplenmesi, o eşyanın delil niteliği kazanmasını sağlamamalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/20-800 E. Sayılı dosya kapsamında tesis ettiği 2017/120 K. Sayılı ilamında, kolluğun uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunu işlediği yönünde bilgi alınması üzerine şahsın ikametgah adresine gidilerek tertibat alındığı, şahsın bir süre sonra evinden çıkarak beklediği ve bu esnada polisleri fark ederek koşmaya başladığı, yakalandığında üzerinden kullanım sınırları dışında uyuşturucu madde bulunduğu, kolluğun bu aşamaya kadar Cumhuriyet savcısından herhangi bir talimat almadığı, somut olayda suçüstü halinin de bulunmadığı, dolayısıyla yapılan aramanın hukuka uygun olduğunu ve bu suretle elde edilen delilin hükme esas alınamayacağı belirtilmiştir.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2015/7882 E. Sayılı dosya kapsamında tesis ettiği 2015/6791 K. Sayı, 09.11.2015 tarihli kararda özetle; buna göre … plaka sayılı araç içinde korsan kitap bulundurulduğu ihbarının verildiği ve ihbarın doğru olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine  kolluk kuvvetlerin Cumhuriyet savcısından telefon üzerinden talimat aldığı ve yapılan görüşmenin tutanağa bağlandığı, alınan talimat üzerine araçta arama yapıldığı ve bu suretle delil elde edildiği açıklanmıştır. Mezkur kararda devamla, hakime başvurulup arama kararı talep edilmesi halinde delillerin kaybolacağı ve bu tedbirin uygulanamaz hale geleceği hususunda herhangi bir somut olgunun ortaya koyulmadığı, kaldı ki bu kabul edilse bile Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılabileceği, buna aykırı yapılan arama neticesinde elde edilen delillere elkoyma tedbirinin uygulanması halinde, gerek arama gerekse elkoyma emrinin hakim tarafından onaylanması halinde dahi toplanan delillerin hukuka aykırı yollarla elde edildiğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Av. Ahmet Bahadır Güz

Güz & Güz Hukuk Danışmanlık

Bilgi notu niteliğindeki işbu çalışmamızda verilen tüm bilgiler Avukat meslektaşlarımıza fayda sağlaması gayesi ile hazırlanmıştır.


[1] Hüsnü Aldemir, Adli-Önleme Arama ve Elkoyma, (Adalet Yayınevi, Ankara, 2019) Sayfa No: 33 vd.

[2] Resmi Gazete. ADLİ VE ÖNLEME ARAMA YÖNETMELİĞİ E.T.: 22.12.2021 https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=8203&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5

[3] YCGK 17.11.2009 gün ve 7/160-264

[4] Faruk Turhan., Ceza Muhakemesi Hukuku, (Asil Yayınevi, Ankara, 2008) Sayfa No: 240

[5] Cumhur Şahin ve Neslihan Göktürk., Ceza Muhakemesi Hukuku-I, (Seçkin Yayınları, İstanbul 2020) Sayfa No: 345 vd.

[6] Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, (Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018) Sayfa No: 1020 vd.

[7] Feridun Yenisey ve Ayşe Nuhoğlu., Ceza Muhakemesi Hukuku, (Seçkin Yayıncılık, İstanbul, 2020) Sayfa No:.302 vd.

[8] YCGK, 25.11.2014, 2013/610-2014/512; YCGK, 25.11.2014, 2013/9-841 – 2014/513.

[9] Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, (Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018) Sayfa No: 1050 vd.

[10] Bahri Öztürk, Behiye Eker Kazancı,, ve Sesim Soyar Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri (Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021) Sayfa No: 351 vd.

[11] Ahmet Gökcen, Murat Balcı, Mehmet Emin Alşahin ve Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi Hukuku, (Adalet Yayınevi, Ankara, 2021) Sayfa No: 458 vd.

[12] Fahrettin Demirağ, Örneklerle Ceza Muhakemesi Hukuku İşlemleri ve Adli Yazışmalar, (Seçkin yayınları, Ankara, 2021,) Sayfa no: 377 vd.

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Whatsapp
GÜZ&GÜZ HUKUK DANIŞMANLIK
GÜZ&GÜZ HUKUK DANIŞMANLIK
Merhaba.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?